Yöresel müzik ve oyunlar

 

HALK MÜZİĞİ VE HALK DANSLARI

Halk Müziği

Rize halk müziği kemençe, tulum gibi çalgılar ve türküler etrafında şekillenir. Karadeniz türküleri kendine has özellikleri sayesinde hemen fark edilirler. Türküde 4 mısra vardır. İkinci mısra ile 4. Mısra kafiyelidir. İlk iki mısra ile son iki mısra anlam bakımından bağımsız olduğu gibi bağımlı olanları da vardır.

Türküyü bir kişi söyleyebileceği gibi bir çok kişi de birlikte söyleyebilir. Sevdalık türküleri, gurbet türküleri, en çok görülenlerdendir. En önemlileri, atma ve karşı beri atma türküleridir. Atma türkü tek taraflıdır. Karşı beri Atma Türkü ise iki kişi arasında olur. Türküler beyitler (ikili) halinde olduğu gibi 4`lü kıtalar halinde de söylenir. Günlük hayatın akışı içinde herkes atma türkü söyler. Kız-Erkek, Kadın-Kız, Baba-Evlât, Gelin-Kaynana, Gelin-Kayınbaba, Karı-Koca, arasında söylenen atma türküler yaygındır.

Atma Türküler her konuda söylenir ve anında ortaya çıkar. Önceden bir hazırlık yoktur.

Kemençe

Kemençe, biri Osmanlı Müziğinde, diğeri Karadeniz yöresi halk müziğinde kullanılan iki ayrı yaylı çalgının ortak adıdır. Bunlardan ilki için yirminci yüzyılın ortalarına kadar kullanılan "armudî kemençe", "fasıl kemençesi" gibi adlar, artık yerini "klasik kemençe" adına bırakmış gibi görünmektedir. Bir halk çalgısı olan ikincisi ise, "Karadeniz kemençesi" olarak anılır. “Klasik kemençe”, 40-41 cm boyunda, 14-15 cm genişliğinde küçük bir çalgıdır. Yarım armudu andıran gövdesi, elips biçimindeki burguluğu "kafa" ve sapı "boyun" tek bir ağaç parçasından yontularak ve oyularak yapılır. Göğsünde, yuvarlak kenarları dışarıda kalmak üzere D biçiminde iki iri delik bulunur. Çalgının arka tarafında bir "sırt oluğu" vardır. Çalınırken kuyruk takozu sol dize, burguları göğse yaslanarak düşey konumda tutulan ya da iki diz arasına konan kemençenin telleri, tuştan 7-10 mm yüksektedir. Çünkü sesler, telli çalgıların çoğunda olduğu gibi tellerin üstüne parmak uçlarıyla basılarak değil, teller tırnakla yandan hafifçe itilerek elde edilir.


Ekrem Öztürk - Horon ile karadenizsahilfm

 

“Karadeniz kemençesi”nin burguluğu, boynu ve gövdesi de tek bir ağaç parçasından yontularak ve oyularak yapılır. Ama biçimi bütünüyle farklıdır. Diğer bütün halk çalgıları gibi, “Karadeniz kemençesi”nin de standart ölçülerinden söz etmek güçtür. Ama günümüzde, uzmanların ve profesyonel yorumcuların kullandığı “kemençe”ler genellikle 56 cm uzunluğundadır. Kenarları dik ve sırtı düz olan gövde çoğunlukla erik veya ardıç ağacından yapılır. Köknar veya ladinden yapılan göğüs oldukça incedir. Tellerin eşikle iletilen basıncına dayanabilmesi için göğüs bölümüne, boylamasına bir çıkıntı yapılarak kubbe şeklinde form verilir. Burgular, oldukça küçük olup, burguluğa ön taraftan girer. Teller tuşa çok yakındır. Çünkü “Karadeniz kemençesi”, tellerin üzerine parmak uçlarıyla basılarak çalınır. Çalgıcı, ayakta ise çalgıyı sol eliyle havada tutarak, oturuyor ise dizlerinin arasına dayayarak çalar.

Tulum

Tulum ekseriyetle bölgenin dağ köylerinde kullanılan bir çalgıdır. Daha çok oğlak derisinden yapılmaktadır. Kimi yörelerde “Gada” olarak adlandırılmaktadır. Genellikle düğünlerde, şenliklerde ve yol havalarında (yaylaya çıkış) çalınır. 

Tulumun Yapısı:

Dudula (Ağızlık)

Gövde (Deri Kısmı)

Nav (Ses Veren Kısım)


Aslandere - tulum- horon ile avniacl

Dudula (Lülük=Ağızlık)

Tulumu şişirmek için kullanılan dudula; yuvarlak bir ağacın içi delinerek yapılır ve hava geriye kaçmasın diye çalgıcı dudulanın ağzını dili ile kapatır veya ağız kısmının iç tarafına naylon`dan bir kapak yapılıp raptiye ile tutturularak havanın geri gelmesi önlenir. Son zamanlarda bu işlem lülük ağzına konan bilye sayesinde yapılıyor hatta tulumcular türkü bile söyleyebiliyorlar.

Gövde (Deri Kısmı)Tulumun gövdesi genellikle oğlak derisinden yapılır. Oğlağın özellikle bir yaşında olmasına dikkat edilir. Çünkü bir yaşından küçük olan oğlakların derisi yumuşak (taze) olduğundan çabuk deforme olur. Oğlak kesildikten sonra derisi çok dikkatli bir şekilde delinmeden tulum olarak çıkartılır. Suyla karışık ateş külünde 2-3 gün bekletildikten sonra tüylerin dökülmesi sağlanır ve tabaklama işlemi yapıldıktan sonra baş tarafı ve arka kısmı içeri gelecek şekilde tersten sıkıca bağlanır. Ön ayaklarının birine dudula bağlanarak şişirilip asılır. Kuruduktan sonra sürekli yumuşak kalması için badem yağı yada gliserin sürülür. (yağ ile bakım yapılmadığı süreçte deri kuruyup çatlar ve hava kaçırır bu yüzden tulum özelliğini yitirir) Tulumun- cephesinin güzel görünmesi için üzerine değişik renk ve desenlerle kılıf yapılır.

Nav (Ses Veren Kısım)

Tulumun en önemli kısımı nav`dır. Kelime, köken olarak Farsça’da içi oyulmuş odun manasına gelir. Şekil olarak hafif kıvrık boynuzu andırırlar. Nav özellikle şimşir ağacından yapılır. Yaklaşık 40 derece eğri şimşir ağacının içini düzgün bir şekilde oyduktan sonra analıklar dediğimiz delikli 10mm çapında boruları ve kamıştan özel olarak yapılan Çibu (Çimon=Çibun) dediğimiz sipsi`ler özenle ve düzgün şekilde nav`a yerleştirilir. Ekseriyetle çibular yan yüzeylerinden 5 delikli olup bu delikler Nav`ın üst yüzüne yani tulumcunun parmaklarını oynatacağı bölüme bir çift olarak yerleştirilir. Çibu yapılırken kamış veya tahıl sapı boğum yerinin bir tarafından diğer tarafın dıştan boğum yerinden içten kesilir. Bu uçta boğum yeri kalacağından kapalıdır, diğer uç açıktır. 16-17 cm boyunda bir boru elde edilmiş olur. Açık uç hafif meyilli olarak düzeltilir. Kapalı kısma doğru borunun bir kısmı çakı ile inceltilerek sesin, hava geçişi ile temini sağlanır. Bu borunun üçte bir kadarı üstte kalması şartıyla ikişer santim arayla 5 adet delik açılır. Böylece yapılan çibular bu şekilde yanyana bağlanıp navın içine yerleştirilir. Burada önemli olan iki adet çibunun da aynı sesi vermesidir. Sesler ayarlandıktan sonra navı tulumumuzun diğer koluna bağlıyoruz ve tulumumuzu şişiriyoruz. Hava tazyikinden doğan güçle sipsilere gelen baskı sesin çıkmasına yol açar, parmak vuruşları ile ses notalara dönüşür.

İyi tulum çalabilmek için müzik bilgisinin yanı sıra iyi bir kulağa ve kuvvetli nefese sahip olmak gerekir.

Kar`aşın: Navın son kısmındaki boynuza verilen isimdir.

Goda: Tulumdan üflenen eğri boruya denir. Avrupalıların gayda demeleri ile goda arasında muhakkak bir bağlantı vardır. Bu isim ta Kelt`lerden kalmış olabilir. Eski Bulgar kavimleri Türklerle kardeş kavim olmalarının neticesi olarak kelime Türkçe kökenli de olabilir.

Tulum, yöresel bir çalgı olmasının yanı sıra son zamanlarda çeşitli müzik türleri ( pop, rock ve protest müzik) içerisinde de kullanılmaya başlandı. Tulumu başka ülkelerde görmek de mümkün. Örneğin: Bulgaristan ve Yunanistan`ın bazı bölgelerinde görebilirsiniz. İskoçya ve Kuzey İrlanda`da şekil olarak biraz değişik olmasına rağmen ses olarak hemen hemen aynı olması dikkat çekmektedir. Bugün Çayeli’nden başlayarak Pazar, Ardeşen, Hemşin, Çamlıhemşin, Fındıklı, Arhavi, Hopa, Şavşat, Yusufeli, İspir ve Giresun`nun Şebinkarahisar ilçesinde düğün,bayram ve eğlencelerde kullanılan nefesli bir halk çalgısıdır.

Teknik Özellikleri: Tulumda aktif olarak kullanılan beş tam ses vardır ve oktavı yoktur, koma sesi vardır. Son zamanlarda altı sesli tulumlar denenmiş fakat pek başarı sağlanamamıştır. Tulumda "si" "lâ" "sol" karar sesleri kullanılarak, tınısı güzel olan bir ses elde edilir. Diğer ses tonlarında tulum istenilen sesi vermez. Tulumun orjinal sesi "si" ve "lâ" dır.

Halk Dansları

Horon

Rize bölgesinde oynanan halk dansları genelde horon olarak adlandırılır. Daha çok tulum, kemençe, eşliğinde oynanan horon bazen de bir türkü eşliğinde, müziksiz oynanabilir.

Figürleri çeşitlilik gösteren horonlar temelde Hemşin ve Rize horonları olarak iki gruba ayrılır. Genellikle Hemşin horonları tulum, Rize horonları kemençe eşliğinde oynanır. Hemşin horonları Çayeli’nin dağlık kesimlerinden başlayarak Hemşin, Pazar, Ardeşen ve Fındıklı hattını içine alır. Rize horonları ise İkizdere-İyidere hattından Çayeli’nin sahil kesimine kadar uzanan bir alan da oynanır.

Horon, ortada tulum veya kemençeci olduğu halde kızlı erkekli elele tutuşup bir halka oluşturularak oynanır. Horonda yapılan titreme, silkiniş, ürperme figürleri denizi, denizden çıkan balığın can çekişini ifade eder. Horonu yöneten, diğer oyunculara yön gösteren kişi “horoncu başı”dır. Horoncu başı oyun içerisinde çeşitli “uyarma”larla horunun düzenini sağlar. Tulumla oynanan oyunlarda (eğer tulumun yapısı müsaitse) bu görevi tulumcu da yapabilmektedir.

Uyarmalar: Şaşma beri bak\Dik oyna dik\Al aşağı al\Al geri al\Yaylan yaylan\Savuş savuş\At belini at\Kalk oyna\Geldim beraber seslen canlı\ Yaşşa tulum\Ses ver canlı\Enişteee……

Yörede Oynanan ve Sahnelenen Horonlar: Hemşin\ Sallama\ Siya siya\ Yüksek Hemşin\ Topaloğlu\ Atlama\ Hemşin iki ayak\ Rize iki ayak\ Rize sıksarayı\ Papilat\ Çinçiva\ Rize kız horonu……..